24 Nisan’da başlayacak Ramazan ayı öncesi en çok merak edilen konuların başında koronavirüs salgını varken oruç tutulup tutulması gerektiği geliyor.
Diyanet-Sen Mersin Şubesi Başkanı Ahmet Görgülü bu konuyla ilgili ne diyor? Merak edilen sorular sizlerle!
www.mansetmersin.com haber sitesine röportaj veren Baskan Görgülü, koranavirüs sebebiyle bu ramazan ayında nelere dikkat etmemiz gerektiğini açıkladı.
Röportaj: İmren Sarı
Ahmet Görgülü: Özellikle sağlık nimetinin önem ve anlam kazandığı bugünlerde, oruç ibadetinin bağışıklık sistemimizi koruyup güçlendirdiği bilimsel gerçeğinin de hareketle oruç tutmanın mevcut korona virüsü yayılmasında olumsuz bir tarafı bulunmadığından oruç tutamamıza engel durum söz konusu eğildir.
-Bu Ramazan ayında oruç tutulacaksa hastalığa yakalanma açısından Risk grubunda bulunan kişiler oruç tutmalılar mıdır?
Ahmet Görgülü: Uzman bir doktorun, oruç tutmasının sağlık açısından zararlı olacağı teşhisini koyduğu bir hasta, Ramazan’da oruç tutmayabilir. (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, III, 404). Şayet hastalığı geçici ise tutmadığı oruçlarını iyileşince kaza eder. Hastalığı kalıcı ise tutamadığı oruçlar için fidye verir. Konuyla ilgili âyet-i kerimede şöyle buyrulmaktadır: “Oruç, sayılı günlerdedir. Sizden kim hasta, ya da yolculukta olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutar. Oruca gücü yetmeyenler ise bir yoksul doyumu fidye verir. Bununla birlikte, gönülden kim bir iyilik yaparsa (mesela fidyeyi fazla verirse), o kendisi için daha hayırlıdır. Eğer bilirseniz oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.” (Bakara, 2/184). Fidye verecek gücü olmayanlar ise bu imkânı buluncaya kadar dinen sorumlu olmazlar (İbn Kudâme, el-Muğnî, IV, 396). DİB Kurul Kararı
–Oruç ne zaman kazaya bırakılabilir?Hastalığa Yakalanma Açısından Risk Grubunda Bulunan Kişiler ve Ramazan Orucunu nasıl tutar?
Ahmet Görgülü: Ramazan orucunu tutmak, mükellef olan her Müslümanın yerine getirmesi gereken bir farzdır. Mazeretsiz olarak bu orucu terk etmek büyük günahlardandır.
Kur’an-ı Kerim’de Ramazan orucunu tutmamayı mubah kılan mazeretlerden biri de hastalıktır. Bakara sûresinin 184. ayeti, hastalık halinde orucun ertelenip sağlığa kavuşulan diğer günlerde kaza edilebileceğine izin vermiş, artık hiç güç yetiremez hale gelinir ise tutulamayan oruçların fidyelerinin verilmesi gerektiğini belirtmiştir. İslam âlimleri, tutulması halinde hasta olunması veya hastalığın artması yahut uzaması ihtimali varsa onun da bu kapsama dâhil olduğunu ve bu durumda orucun ertelenebileceğini söylemişlerdir (bk. Sahnûn, el-Müdevvene, I, 278-279; Şîrâzî, el-Mühezzeb, I, 328; İbn Kudâme, el-Kâfî, I, 433-434; İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, III, 404). Dolayısıyla oruç tutması hâlinde hasta olacağı doktor tarafından bildirilen kimse de hasta hükmündedir. Nitekim fakih sahabîlerden Abdullah b. Ömer (r.a.) gerek kendi sağlık gerek bebeğinin sağlığı hususunda endişesi olan hamile kadınların oruç tutmayabileceklerini ifade etmiştir (Muvatta, Sıyam, 52).
Buna göre oruç tuttuğu takdirde salgın hastalıklara maruz kalma ihtimalinin yüksek olduğu doktoru tarafından belirtilen kişi, Ramazan orucunu daha sonra tutmak üzere kazaya bırakabilir. Zira Yüce Allah (c.c.) oruç ayetlerinin devamında “Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. ” (Bakara 2/185) buyurmuş, bir başka ayette de kişilerin güçleri nispetinde sorumlu tutulacağını beyan etmiştir (Bakara 2/286) DİB Kurul Kararı)
–Orucu tutamayanlar dini açıdan ne yapmalılar?
Ahmet Görgülü: Uzman bir doktorun, oruç tutmasının sağlık açısından zararlı olacağı teşhisini koyduğu bir hasta, Ramazan’da oruç tutmayabilir. (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, III, 404). Şayet hastalığı geçici ise tutmadığı oruçlarını iyileşince kaza eder. Hastalığı kalıcı ise tutamadığı oruçlar için fidye verir. Konuyla ilgili âyet-i kerimede şöyle buyrulmaktadır: “Oruç, sayılı günlerdedir. Sizden kim hasta, ya da yolculukta olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutar. Oruca gücü yetmeyenler ise bir yoksul doyumu fidye verir. Bununla birlikte, gönülden kim bir iyilik yaparsa (mesela fidyeyi fazla verirse), o kendisi için daha hayırlıdır. Eğer bilirseniz oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.” (Bakara, 2/184). Fidye verecek gücü olmayanlar ise bu imkânı buluncaya kadar dinen sorumlu olmazlar (İbn Kudâme, el-Muğnî, IV, 396).
-Ramazan’da oruçlu iken gündüzü uyuyarak geçirmenin oruca zararı var mıdır?
Ahmet Görgülü: Orucun sahih/geçerli olması için, “oruç tutmaya niyet etmiş ve orucu bozacak şeylerden kaçınmış olmak” şarttır. Gündüzleri az veya çok uyumak, orucun sıhhatine zarar vermez. Bununla birlikte orucun vereceği sıkıntılardan uzak kalmak ve onları hissetmemek kastıyla, gerekli olmadığı hâlde Ramazan günlerinde uzun süreli uyumanın, orucun hikmetiyle bağdaşmayacağı da unutulmamalıdır.
(NOT: Yukardaki Bilgiler DİB DİYK Kurul Kararlarından alınmıştır.)
– Şeker hastalarının uyguladıkları insülin iğnesi orucu bozar mı?
Ahmet Görgülü: İğnenin orucu bozup bozmayacağı, kullanılış amacına göre değerlendirilebilir. Ağrı dindirmek, tedavi etmek, vücudun direncini artırmak, gıda vermek gibi amaçlarla enjeksiyon yapılmaktadır. Gıda ve keyif verici olmayan enjeksiyonlar, yemek ve içmek anlamına gelmediklerinden orucu bozmazlar. Ancak gıda ve/veya keyif verici enjeksiyonlar orucu bozar (DİYK 22. 09. 2005 tarihli karar). Şeker hastalarının kullandıkları insülin iğnesi bu nitelikte olmadığı için orucu bozmaz.
Diğer yandan ehil doktorların, oruç tutmasının sağlık açısından zararlı olacağı teşhisini koyduğu bir hasta, Ramazan’da oruç tutmayabilir. Böyle bir kişi, eğer iyileşme ihtimali varsa orucunu daha sonra kaza etmek üzere bırakır; böyle bir ihtimal yoksa Ramazan ayının her günü için birer fidye verir. İnsüline bağımlı olarak yaşayan hastaların da oruç tutmaları sağlıklarına zarar veriyorsa oruç tutmayabilirler. Tutamadıkları oruçlarının sayısınca her gün için bir fidye verirler.
-Orucu bozan şeyler nelerdir?
Ahmet Görgülü: Orucun temel unsuru, yeme, içme ve cinsel ilişkiden uzak durmak, nefsi bunlardan mahrum bırakmak olduğu için, oruçlu iken bunlar ve bu anlama gelecek davranışlar orucu bozar. Yemek ve içmek, yenilip içilmesi mûtat olan her şeyi kapsamı içine alır. Sigara, nargile gibi keyif veren tütün kökenli dumanlı maddeler ile uyuşturucular ve tiryakilik gereği alınan tüm maddeler oruç yasakları kapsamına girer (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, III, 386-387). Her ne sebeple olursa olsun, ağızdan alınan ilaçlar da aynı hükme tabidir.
-Göz damlası orucu bozar mı?
Ahmet Görgülü: Konunun uzmanlarından alınan bilgilere göre, göze damlatılan ilaç, miktar olarak çok az (1 mililitrenin 1/20’si olan 50 mikrolitre) olup bunun bir kısmı gözün kırpılmasıyla dışarıya atılmakta, bir kısmı gözde, göz ile burun boşluğunu birleştiren kanallarda ve mukozasında mesâmat (gözenekler) yolu ile emilerek vücuda alınmaktadır. Kaldı ki bu işlem yeme içme yani gıdalanma anlamı da taşımamaktadır. Dolayısıyla göz damlası orucu bozmaz. (DİYK 22. 09. 2005 tarihli karar; bkz. Kâsânî, Bedâî’, II, 98).
–Kulak damlası orucu bozar mı?
Ahmet Görgülü: Kulak ile boğaz arasında bir kanal bulunmaktadır. Ancak kulak zarı bu kanalı tıkadığından, ilaç boğaza ulaşmaz. Bu nedenle kulağa damlatılan ilaç orucu bozmaz.
Kulak zarında delik bulunsa bile, kulağa damlatılan ilaç, kulak içerisinde emileceği için, ilaç ya hiç mideye ulaşmayacak ya da çok azı ulaşacaktır. Kaldı ki bu işlem yeme içme yani gıdalanma anlamı da taşımamaktadır. Dolayısıyla kulak damlası orucu bozmaz (DİYK 22. 09. 2005 tarihli karar; bkz. Merğînânî, el-Hidâye, II,